Motivasyon 4.0
2009 yılında bir gazeteye Sanal Motivasyon Dönemi başlıklı röportajımı vermemin üzerinden neredeyse asırlar geçmiş gibi. O dönemden bu yana hayatımızda pek çok şey değişti. Yaşayış şeklimizden, iletişim şeklimize ve iş yapma süreçlerimize kadar büyük değişimler yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Tüm bu yaşananlar motivasyon süreçlerimizi de gün geçtikçe değiştiriyor, farklılaştırıyor, bireyselleştiriyor. Sanal motivasyon dönemi hayatımızda hızlanarak devam ediyor. İşte bu noktada, tüm bu yaşadıklarımızı özümsemeye ve anlamlandırmaya uğraş veriyoruz; kavramlar üretiyor, tespitlerde bulunuyoruz.
Teknoloji ilerledikçe, daha fazla şeyi, daha hızlı, daha kolay ve daha sade yapıyor hale geldik. Alışveriş yapmak için internete giriyor, internete girmek için de akıllı telefonları kullanıyoruz. Her birimiz bir medya şirketi gibi yayınlar yapıyor, kurumları aradan çıkartarak ticari işler gerçekleştiriyoruz. İnternet dünyasında sınırlar gün geçtikçe anlamsız hale geliyor. Bu süreçte biz insanlar da hiç olmadığı kadar sanallaşıyoruz. Varlığımızı sürdürmenin bir aracı hale gelen sanal dünya, yakın zamanda gerçek dünyanın yerini alacak gibi duruyor.
Teknolojideki değişim hızı o kadar yüksek ki, yeni gelen jenerasyonun çalışacağı mesleklerin çoğu henüz ortaya çıkmış durumda değil. Çok yakın bir zamanda Çinli bir doktorun, Pekin’den semt hastanenizdeki bir robotik sistem üzerinden bağlanarak beyin ameliyatınızı gerçekleştirecek olması hiç de sürpriz olmayacaktır. Ya da tatil için yerel bir turizm şirketinin değil de, bir yazılım şirketinin sanal gerçeklik paketlerinden birisini seçerek evinizden hiç çıkmadan 7 gün süren bir sanal seyahate katılmanız hiç de garip karşılanmayacaktır.
Tüm bu değişimler, kısa zaman içinde pek çok insan için sorunlar ve fırsatlar yaratacaktır. Kendini devamlı geliştiren, hızlıca yenileyen ve çağın gerektirdiği bilgiyi üretip daha esnek davranabilen insanlar ve kurumlar bu fırsatlardan faydalanırken; değişmeyen, gelişmeyen ve üretmeyenler hızlıca yok olma sürecine girecektir. Dünyadaki ayrım, artık üretenlerle üretmeyenleri çoktan aşmış durumda. Bugün, üretenler ile daha iyi, daha hızlı daha ucuz ve daha sanal şekilde üretenler yarışıyor.
Bu süreçte ortaya çıkan değişimlere yön vermek için büyük bir mücadele yaşanıyor. Çünkü değişime yön veremiyorsanız, bu dünyada pek de yeriniz yok gibi gözüküyor. Geldiğimiz bu noktada, yaşanan değişimlerin endüstriyel gelişim açısından ne anlama geldiği tartışılıyor. Bu aşamada bir devrimin eşiğinde miyiz sorusuna yanıt aranıyor. Bazıları bu sorunun yanıtına yaklaşmış durumda.
Endüstri 4.0
Endüstri devriminin dördüncü jenerasyonu olarak nitelendirilen Endüstri 4.0, yeni nesil endüstri yapısını ve üretim sistemini ifade etmektedir. Endüstri 4.0, bilişim teknolojileri ile endüstri faaliyetlerinin bir araya gelmesiyle oluşan yeni nesil endüstri olarak tanımlanabilir.
Aslında endüstrinin dünyadaki gerçek seviyesi halen 3.0, yani bilişim destekli otomasyon düzeyinde bulunuyor. 4.0 olarak ifade edilen kısmı ise şu anda geleceğe tutulan bir nevi projeksiyon halinde. Yani henüz gerçekleşmiş değil. Ama bu hızla giderse, 10 yıla gerçekleşecektir. Endüstrinin 4.0 seviyesi, kısaca, üretim ve üretim sistemlerinin daha hızlı, daha küçük, daha kompakt, daha etkin, daha düşük maliyette ve çok daha sanal bir şekilde olmasını ifade etmektedir.
Bu endüstriyi, geçmişteki modellerinden ayıran belli başlı özellikler bulunmaktadır: İlk olarak, bu sistemin çalışanları, sürekli kendini yenileyen, yaratıcı ve donanımlı bilgi çağı çalışanlarıdır. Bunun dışındaki insanlar, bu 4.0’lık dünya için bir değer taşımıyor malesef. İkincisi, üretim sistemleri, öncelikle yeni nesil yazılım ve donanım altyapısı ile internet bağlantılı yarı otonom karar alma özelliğine sahip yapılardır. Zamandan ve mekandan bağımsız çalışabilen bu sistemler, akıllı üretim zincirleri ile dünyanın herhangi bir yerinde üretilen bir ürünü, dünyanın herhangi bir yerindeki tüketiciye “insansız” şekilde sunabilmektedir. Farkı yaratan kısım, nesneler arasındaki otonom koordinasyon ve iletişim sürecinin gerçekleşmesidir. Örneğin bir ATM’nin parası bittiğinde kendi kendine hareket eden bir para aracıyla iletişim kurabilecek ve yüklemeyi yine insansız olarak gerçekleştirebilecektir. Bu dönemin ilerleyen zamanlarında, üretim süreçlerinin tamamen insansız ve otonom şekilde çalışan “akıllı fabrikalar” tarafından gerçekleştirilmesi söz konusu olacaktır. Öyle ki, bu fabrikalarda sadece robotlar çalışırken, ışık dahi bulunmayacaktır.
Tarihte her daim görüldüğü gibi, bu tür dönemlere yön veren ve bu dönemleri ıskalayan ülkeler ve toplumlar olacaktır. Henüz 3. Endüstri Devrimini dahi özümseyememiş toplum ve ülkelerin de tamamen bu sürecin dışında kalması kaçınılmaz olacaktır. Kötü olan tarafı, bu sürece katkı sağlamayan ekonomilerin ve toplumların, sürecin otomatikman tüketicisi ve müşterisi olmasının ötesinde tarihten silinmekle karşı karşıya kalacak olmasıdır. Artık bundan sonra asla kapanmayacak bir makasın eşiğine gelmiş durumdayız. Oyunun kuralları değişmiyor, artık bambaşka bir oyuna geçiliyor. Yeni düzenin kuralı ise basit; ne kadar sanal, hızlı ve ucuz üretim isteniyorsa, o kadar az insana ihtiyacınız olacaktır.
Az insan demek, üretim zinciri içinde daha az maliyet kalemi demektir. Yani bu süreç tam anlamıyla işlerlik kazandığında, herhangi bir katma değeri olmayan her insan potansiyel bir işsiz durumuna düşecektir. Zaten bugün bile şu an ki iş yapma süreçlerinin ve yarattığı maliyetin sürdürülebilir bir tarafı bulunmuyor. Bu anlamda yakın zamanda devlet yapılarının bile sadeleşmeye gitmesi ve büyük işten çıkarmalar yapması gerekecektir. Game of Thrones tabiriyle “Winter is Coming” durumu yaşanıyor.
Yaşadığımız bu dönemin temel bir farkı, ülkelerden bağımsız olarak gelişmelere daha çok şirketlerin liderlik etmesi ve yön vermesidir. Ülkelerin görevi, politikalarıyla kolaylaştırıcı ve destekleyici bir rol üstlenmesidir. Dolayısıyla dünya ekonomisinde söz sahibi olabilmenin tek yolu, bu şirketleri ortaya çıkarabilecek donanıma ve kapasiteye sahip insan yetiştirmekle (ve onlara destek olabilmekte) ve/veya halihazırdaki çok uluslu şirketlere uygun çalışma şartları yaratabilmekle mümkün hale gelebilecektir.
Endüstri 4.0’a bir projeksiyon olarak bakarsak, bu devrimsel sürecin içinde çalışan insanların profili, yaşamı ve motivasyon süreçleri nasıl olacaktır?
Endüstrinin geldiği bu noktada, organizasyon ve yönetim modelleri de değişmek durumunda kalacaktır. Zaten günümüzde değişime yön veren şirketlerin esnek, yaratıcı ve bilgi yoğun çalışanları, artık fiziksel sınırların ötesinde bir araya gelmekte ve sanal olarak organize olmaktadır. Dolayısıyla aynı fiziksel ortamda dahi bulunmayan, daha esnek ve yaratıcı ekiplerin yönetimleri ve motivasyon süreçleri de farklı olmaktadır.
Hızla değişen ve gelişen teknolojinin yanında, bu dönüşümü gerektiren bir başka etken de farklı yetişen, farklı düşünen ve farklı beklentileri olan yeni bir neslin iş yaşamına girmeye başlıyor olmasıdır. Neredeyse internetin kucağında büyüyen Z kuşağı için bilişim teknolojileri, hava ve su kadar sıradan ve gerekli bir anlam taşıyor. Fonksiyonellik, hızlılık, pratiklik ve sanallık onları betimleyen kelimelerden sadece bazıları. Hal böyle olunca, bu jenerasyonun ihtiyaçları ve beklentileri iş yaşamını kökten şekilde değiştirecek bir anlam ifade ediyor.
Bahsettiğimiz tüm bu etkenler ışığında, kurumsal motivasyon yönetimine yaklaşımı devrimsel şekilde değiştirmek gerekmektedir. Teknolojinin şekillendirdiği iş modellerine ve değişen çalışan profillerine uygun motivasyon sistemlerine ihtiyaç duyulacaktır. İşte bu dönemin ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanmış bir motivasyon yönetimi sistemini Motivasyon 4.0 olarak adlandırabiliriz.
Motivasyon 4.0’ın Özellikleri
Sayısı azalan ve kalitesi artan bir çalışan profiliyle, yeni nesil çalışanların daha özel bir motivasyon yönetimine ihtiyacı olacağı muhtemeldir. Yeni nesil motivasyon sistemleri ile Motivasyon 4.0, daha esnek, daha yaratıcı, daha insancıl ve daha sanal bir motivasyon yönetimi uygulamasını ifade etmektedir. Motivasyon 4.0’a bir projeksiyon tuttuğumuzda onu tanımlayan özellikleri şu şekilde özetleyebiliriz:
- İnternet ve bilişim tabanlı motivasyon sistemleri ve uygulamalarının tüm kurumlarda bütünüyle yaygınlaştığı görülecektir.
- Kurumlarda yeni nesil çalışanların motivasyon süreçlerinde, genetik ve kişilik bazlı motivasyon teknikleri ve yöntemlerinin yaygınlaştığı görülecektir.
- Özellikle eğitim öğretim süreçlerinin zamandan ve mekandan bağımsız olarak tamamen sanal platformlar üzerinden yapılabilmesi güçlü (ve belki de zorunlu) bir seçenek haline gelecektir. Üniversitelerin ve her düzeyden pek çok eğitim kurumunun online eğitime bütünüyle entegre olması sonucunda eğitim ve öğretimin büyük kısmı internet üzerinden gerçekleştirilerek maliyet avantajı sağlanacaktır. Eğitim ve öğretimde sanal gerçeklik uygulamaları tabana yayılacaktır.
- Kurumların organizasyon yapılarında yatay ve dikey yönde büyük sadeleşmeler ortaya çıkacaktır. Tüm bu gelişmeler çalışanların motivasyon süreçlerini olumlu ve olumsuz yönde etkileyecektir.
- Zorlayıcı ve dışsal motivasyon yöntemleri yerini, tamamen pozitif ve içsel motivasyon yöntemlerinin hakim olduğu süreçlere bırakacaktır.
- Çalışma yaşamında yalnızlık, tek başınalık ve bunun ortaya çıkardığı ihtiyaç ve sorunla ortaya çıkacak ve bununla başa çıkmada yapay zekanın kullanılması yaygınlaşacaktır.
- Bireyselliğin ve bireysel (sanal ortamda) çalışmanın daha fazla yaygınlaşması ile kişisel motivasyon yönetiminin çok daha fazla önem kazandığı görülecektir.
Yukarıda anlatılan gelişmeler ışığında bu dönüşümleri gerçekleştirmeyen devletlerin, kurumların, toplumların ve bireylerin 4. Endüstri devriminin gelişmesinde söz sahibi olabilmesi ihtimal dahilinde gözükmemektedir. Hatta zaman içerisinde tarih sahnesinden silinecek olması bir olumsuz ütopya olarak da görülmemelidir.
20 yıl öncesine kadar yönetim yapıları için, kurumsal motivasyon süreçlerinde bilişim teknolojilerinin kullanılması yalnızca bir söylemken, 10 yıl öncesinde bu bir seçenek olarak görülmüştü. Günümüzde ise bu bir gerçeklik ve gereklilik halini almış durumdadır.
Tüm bu bilgiler ışığında şunu kesin olarak söyleyebiliriz: Teknoloji ilerledikçe, motivasyon sistemleri ve süreçleri de kaçınılmaz olarak değişecek ve daha “sanal” hale gelecektir. Böylesi değişimler, yaratıcı yıkım olarak, yerine gelenin, eskisini yok ettiği bir etki yaratarak, eskinin yerini alacaktır. Artık dünyada geri dönülemez bir dönüşüm gerçekleşiyor. Daha sanal, daha küçük, daha hızlı, daha akıllı ve daha etkin olmayan hiçbir şeyin hayatta kalamayacağı bir çağ bizleri bekliyor.
Not: Değişen dünyanın ortaya çıkardığı iş süreçleri ve sosyal yaşamdaki etkileri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen okurlarım, hazırladığım film listesine bir göz atabilirler: Fly, Bicentennial Man, Total Recall, I Robot, Surrogates, Moon, Transcendence, Disconnect, Elysium, Oblivion, Her, Ex Machina, The Circle, Westworld, Silicon Valley
Tayfun Topaloğlu